İletişim
İçin

Öğretmeninden Mektup Var!

Sevgili veliler, Özel Düzce Safir İlkokulu'nda 2. Sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktayım.

İlkokulun, öğretmenin, öğrencinin ve velinin işbirliği içerisinde olduğu bir süreç olarak tanımlayabilirim.

İlköğretim süreci öğrenciyi yaşama hazırlar. Her bireyin yaşadığı ilköğretim süreci, sizlerin ve bizlerin de başardığı gibi, bireyin mutlu olması, vatanına ve milletine hayırlı evlatlar yetiştirdiği, toplumsal sorumlulukları edindiği bir basamaktır.

İlköğretim süreci bilgi yükselmesinden ziyade, bireyin "Topluma nasıl katkı sağlayabilirim?" , "Topluluk içerisinde nasıl varolabilirim ?", "Hangi mesleği seçmeliyim?", "Nasıl iyi vatandaş olabilirim?" gibi soruların şekillendiği ve cevaplarının da aranmaya başladığı bir süreçtir.

İlköğretim öğrencinin şekillendiği bir dönemdir. Bu dönemde düşünme, anlama, sınıflama, sıralama, eleştirme, analiz-sentez yapma ve değerlendirme gibi bilişsel stratejilerin kullanımını ve geliştirilmesini öğretmektedir.

İlköğretim sözlü kültürden ziyade yazılı kültüre geçmenin ilk adımıdır. Okuma yazma süreci "Ses Temelli Cümle Bilgisi" olarak öğretilmektedir. Bu bağlamda harfler ağızdan çıkan seslere göre ve günlük hayatta en çok kullanılan sesten, en az kullanılan sese doğru bir öğretim yapılmaktadır.

Hayata dair öğrenilen bilgilerin çoğu ilköğretimde başlar. Günlük becerileri Hayat Bilgisi dersinden, sayılarla olan ilişkisini Matematik dersinden edinir. Ve özellikle birinci sınıfı tamamlayan öğrenciler sözlü kültürün yanında yazılı kültürüde edinmiş olur. İkinci, üçüncü ve dördüncü sınıfta da bu bilgiler katlanarak çoğalır ve ilköğretim süreci tamamlanır.

Toplumun kalkınmasını sağlayan, her bireyin hayatına sihirli bir değnek ile dokunan en önemli kişi öğretmendir. Öğretmenlik bir uzmanlık alanıdır. Topluma, velilerine ve öğrencilerine örnek olması gereken değerli bir bireydir. Kişiler sevdikleri mesleği yapınca daha başarılı olurlar. Bu süreçte mesleğini seven, çocukları seven, öğretmeyi seven bir öğretmen olması en büyük şanstır.

Öğretmen düşünmeyi, öğrenmeyi, bilgiye nasıl ulaşması gerektiğini öğretendir. İnsanlara her gün balık vermektense, balık tutmayı öğretmek gibi. Kitap ve diğer bilgi kaynakları sınırlı olan geçmişteki öğretmen “kaynak” durumundayken, bugünün öğretmeni “kaynak gösterici” olmakla yükümlüdür.

Öğretmen öğretmeyi her ne kadar çok bilse de sevgi olduğu takdirde öğrencinin kalbini kazanabilir. Kalbi kazanılan her öğrenci de öğretmeninin şekillendirdiği, kaynak olduğu yönde ilerler. Sevgisiz bir eğitim olmayacağı gibi sevgisiz, temassız, çocuğun yaşına inilmeden, çocuğu anladığımızı göstermeden de bir öğretim olmaz.

En büyük dileğim, her çocuğun baktığında gözlerinin içini parlatan, önce kalbine dokunan bir öğretmen ile karşılaşmasıdır :)

Değerli Yazar

Eslem Yılmaz

Sınıf Öğretmeni